Polonya’ya tazminat Almanya’nın sorumluluğudur

631faf4b86b24468e87a2d6f.jpg

Zdjęcie Mateusz Morawiecki / Polonya Başbakanı - Asla tam olarak affedilemeyecek ve asla unutulamayacak suçlar vardır. Zaman, faili kendini kurbana affettirmesi yükümlülüğünden kurtarmaz. Suçları ölçmek zor görünse bile.

Batı Avrupa ülkelerinin birçoğu, II. Dünya Savaşı’nın Polonya için yarattığı trajedinin tam boyutunu anlamıyor. Batılı bir perspektiften, anlaşmazlık bir dizi cephe savaşı, askeri hareketlilik ve siyasi kararlar olarak görülebilir. Bizim için öncelikle bir dizi suç, vahşet ve yıkımın yanı sıra sonsuza dek kaybedilen gelişme fırsatlarıydı.

En başından beri, II. Dünya Savaşı, tüm ulusların fiziksel olarak ortadan kaldırılması ve tüm ülkelerin yok edilmesi amacıyla planlanmış soğukkanlı bir suçtu. Bugün hayal etmesi zor olsa da, üç kuşak önce Nazi Almanyası Polonyalıla-rın yaşama hakkını reddetmişti. Bizi, üzerimizde umursamazca korkunç suçlar ve deneyler yapılabilecek bir köle ırkı olarak görüyordu.

Umutları tükettiler

Üçüncü Reich’ın ırksal önyargı, üstünlük duygusu ve sömürgeci hırsları ülkemin tarihindeki en büyük trajediye yol açtı. Bütün bir ulusun fırsatlarını yok edip, umutlarını tükettiler.

Alman Genel Doğu Planı’na (Generalplan Ost) göre, Polonyalılar çoğunlukla yok edilecekti ve hayatta kalan küçük kısım köle rolüne - zorlanmış bir işgücüne - indirgenecekti. Bu suç planı, II. Dünya Savaşı’nın ilk gününden itibaren uygulandı. 1 Eylül 1939’da sabah 4:40’ta Polonya’ya düşen ilk bombalar bile askeri tesislere değil, savunmasız Wieluń kasabasının hastane ve konut binalarına yönelikti. Almanlar; sessiz, uyuyan kasabaya toplam 46 ton ağırlı-ğında 380 bomba attı. Sadistçe, korkunç bir soykırımdı.

Suç eylemleri ayrıntılı olarak planlanmıştı ve isimleri de vardı: Intelligenzaktion, Sonderaktion veya Außerordentlic-he Befriedungsaktion. Bunların hepsi Almanların Polonya ulusunun seçkinlerine -profesörler, avukatlar, doktorlar, mühendisler veya mimarlar- karşı yönelttiği organize operasyonlardı. Sadece Tannenberg Harekâtı’nda, savaşın ilk aylarında

Almanlar, her seviyeden memurlar ve devlet teşkilatı için önemli olan diğer birçok meslekten temsilciler de dahil olmak üzere yaklaşık 55.000 Polonya vatandaşını öldürdü. Altı yıl boyunca ülkemin 5,2 milyondan fazla vatandaşı öldürüldü ve nüfusu yaklaşık 12 milyon azaldı. Savaşın sonunda Polonya tamamen mahvolmuş bir ekonomiye, yok edilmiş bir sanayiye sahipti ve şehirleri yerle bir edildi.

Peki bunca zaman Polonya’da terör estirenlere ne oldu? Genellikle savaş sonrası Batı Almanya’da yerel seçkinler haline geldiler ve işledikleri suçların sorumluluğundan kaçınarak refah içinde yaşadılar. Savaştan sonra Kuzey Al-manya’nın ünlü Sylt adasındaki Westerland kasabasının belediye başkanı ve daha sonra Schleswig-Holstein’daki Landtag (Almanya bölgesel parlamentosu) üyesi olan Varşova Ayaklanması’nın uygulayıcılarından biri olan Heinz Reinefahrt gibi. Heinz Reinefarth, II. Dünya Savaşı’nın gerçekte büyük bir adaletsizlik içinde nasıl sona erdiğinin sayı-sız örneğinden sadece biridir. Bu doğru, dünya tarihinin en kanlı savaşının hiçbir zaman tam olarak hesabı sorulmadı.

Alman saldırganlığı

Bu nedenle bugün tazminat konusunu, Polonya halkına ve Polonya vatandaşlarına karşı Alman suçlarının tazmini konusunu gündeme getiriyoruz. Asla unutulmaması gereken suçlar. Adalet duygusu ve kurbanların yüreklerimizde-ki itibarıyla, Polonya’nın 1939-1945 yıllarındaki II. Dünya Savaşı sırasında Alman saldırganlığı ve işgali sonucunda uğ-radığı kayıplara ilişkin bir rapor hazırladık. Bu 3 ciltlik rapor, özel olarak atanmış uzmanlardan oluşan bir ekip tarafın-dan 4 yılı aşkın bir çalışmanın sonucudur. Bu Polonya’nın çalınan geleceğinin bir hesaplaşmasıdır.

II. Dünya Savaşı’ndan çıkarmamız gereken ders, adı konulmayan, yargılanmayan ve cezasız kalan suçların ancak da-ha fazlasının habercisi olabileceğidir. Ne de olsa, savaş suçları bugün tüm Avrupa’nın gözleri önünde - Rus birlikleri tarafından Ukrayna halkı üzerinde -işleniyor. Bugünün barbarları, soykırım, yıkım ve yağma gibi suçlarının sorumlu-luğundan kaçamayacaklarını bilmelidirler. Adaletin kaçınılmaz olarak kendilerine ulaşacağının farkında olmalıdırlar.

Tazminatlarla ilgili herhangi bir tartışma, Alman makamlarının bu jestlerini de dikkate almalıdır. Almanya’nın totaliter savaş makinesinin kurbanları, yalnızca sömürgecilik veya terörizm kurbanlarıyla aynı saygıyı ve anılmayı hak etmiyor. 1939-1945 yılları arasında Polonya’ya verilen tahribatın tasavvur edilemez boyutu, kayıpların telafisini yıllara yayılan bir süreç haline getiriyor.

Tarih yargılayabilir

II. Dünya Savaşı’ndan sonra her yıl “bir daha asla” diyoruz ancak Polonya halkı için tazminatlar asla gerçek olmadı. Varoluşsal anlamda, bu kayıplara değer biçilemez veya bu kayıplar telafi edilemez. Sonuçta, her kim insan hayatına değer biçebilir? Burada failleri sadece tarih yargılayabilir. Ancak toplumların ve devletlerin de sorumluluğu vardır. Bu sorumluluk kesinlikle ölçülebilir ve sayılabilir. İşlenen yanlışların sorumluluğunun, milletler arasında ortak bir gelecek inşa etmenin temeli olduğuna inanıyoruz.

Geçmişle ilgili gerçeği çözmeden geleceğe bakmak imkansızdır. Devam etmek zorundayız ve bunu istiyoruz. Ama bizi ileriye götüren tek yol hakikat yoludur. Umarım çıktığımız yol budur. Umarım bu şekilde Polonya, Avrupa ve dünya tarihinin en karanlık sayfalarından birini kapatabiliriz.
 
Üst Alt